2 Aralık 2009 Çarşamba

Şehir Teröristleri ("IMF" Eylemleri)

Bugüne kadar nezâketimi koruyarak bişeyler karalamaya çalıştım. Fakat şu son dönemlerde yaşananlarla artık kayışı kopardım. Ağzımı hak edenlere karşı açıyorum artık. Kusura bakmayın....
İki gündür haberleri seyrederken sinir nöbetleri geçiriyorum. Malum, İstanbul'da IMF toplantısı var. Bunu fırsat bilen âdi şerefsiz, vatan haini, terörist kudurmuş köpekler meydana çıktılar yine. Dün medya olaya yine polisin gaz bombalarını, müdahalelerini ön plana alarak yansıtmıştı.

Bu "HALKÇI" olduğunu iddia eden HALK DÜŞMANLARInın yakıp yıkmalarını es geçmedi tabi ama bugünkü kadar değinilmemişti. Herhalde icra edilen yıkım olaylar dindikten sonra fark edilmiş olmalı ki bugün polisin "yumuşak" davrandığı bile söylendi nerdeyse. Türk Televizyonlarınde bir ilk olmalı bu.
Bazı mankafalar dışında aklı başında olan herkes bunun protesto olmadığını biliyor. IMF, bu esnafa, bu millete, bu devlete zarar vermiştir. Peki adamlar kafamıza silah dayayıp "bizden borç alıcaksın" mı dedi? Biz gittik kapılarına dilendik. 1940'lardan beridir kapısında dolaşıyoruz. Nerdeyse tüm hükümetler borç aldılar. Almak istemeyenler de darbeydi muhtıraydı zartdı zurtdu kovuldu devletin tepesinden. Onların yapmadıklarını onları yerlerinden eden "şerefli" subaylar, paşalar "emredersiniz" mukabilinde icra ettiler. Ve Türkiye yıllardır üretmeyen daimi tüketen bir ülke oldu. En basitinden kendi evindeki yaşama bak; giydiğin kıyafete, kullandığın saate, bindiğin arabaya, kullandığın bilgisayara....

4 Ekim 2009 Pazar

11. Uluslararası İstanbul Bienali

Oooo bu sayfalarda bienali de mi görecektik..... Göreceğimiz varmış demek... Bunu buraya yazmamın sebebi gitmeyip de gitmeyi düşünenleri uyarmaktır. Bizzati gittiğimden içerde neler var neler yok görmüş bulundum.
Eğer, bu tip sergiydi, bienaldi tipi sanatın dibinin dibine meraklı değilseniz gitmeyin. Bişey anlamazsınız. Zamanınıza acırsınız. Sanatçıların çoğu yabancı olduğundan kendi kültürleriyle, anlayışıyla alakalı çalışmışlar. Bunu da bizim anlamamız güç oluyor. Rehbersiz gezerseniz hiçbişey anlamazsınız. Rehberle gezerseniz bişeyler anlayabilirsiniz. Bienalin konusu "İnsan Neyle Yaşar?". Bize göre bu sorunun yanıtı daha güzel bi şekilde yanıtlanabilirdi. Sanatçılar konuyu "İnsan ne kadar güç anlaşılır sanat icra edebilir" diye anlamışlar diye düşünüyorum. Örnek veriyim. Tabağı 3 farklı renkle bölmüş. Her rengin alanı farklı büyüklüklerde ve geometrik yada nâgeometrik şekillerde. Bir cümle yazmış tabağın içine. Cümlelerin kelimeleri farklı renk alanlarında kalmış. Neymiş??? Her rengin bir anlamı varmış (Bu tabağın yanında, orasında burasında yazmıyor. Bunu sadece rehberler anlatıyor. Tabağın içindeki yazı da ingilizce. Hatta bazıları başka bir dilde) İşte efendim her renk alanının içine giren kelimeyle bi bütün oluşturuyormuş. Bu en basitlerden sayılır. Oraya gelenlerin konuşmalarına da kulak kabarttığımızda "sen bişey anladın mı" "bunlar ne ya" "ne saçma" tarzında duyumlar aldık. Tütün deposundakiler çok karmaşık. İlla gidecekseniz Moderne gidin. Orası daha bi basit sayılır.
Bana göre sanat eserinin anlatılmaya ihtiyacı olmamalı. Baktığın zaman verdiği mesajı insan alabilmeli. Herkesin kendisine göre anlayışı vardır. Benim anlayışım bu. Sanat "giz"li olabilir ama bu kadar da olmamalı. Bieanlin Baba sponsoru Koç. Böyle dandik şeylere başka kim sponsor olur zaten. Bir de giderseniz o yere atılan kırmızı kâğıtlar çöp değil. Türkiye'de Kadın haklarıyla alakalı bişeyler yazmışlar. Abarttıklarını düşünüyorum. Mesela şöyle bir ibare var. "Medyada kadınlar sadece %20 oranında yer buluyormuş. Dondurma reklamından parfüm reklamına, yarışma programından spor spikerine kadar çalışanların cinsiyeti nedir?