9 Eylül 2007 Pazar

mutluluk

İnsanoğlunun en belirgin özelliğidir bu.

Hedef ulaşmak için çaba sarf etmek, hedefe ulaşmaktan daha tatlıdır ;)

İlginç bir durumdur ki bu olay her insanın genelde farkında olmadan yaşadığı bir şey.

Zaten istediğimiz bir şeyi elde etttiğimizde durmayız başka bir şey daha isteriz.. Ve daha daha ve daha da fazlasını....

İnsanoğlu kanımca genel itibariyle aç gözlü bir yapıya sahip. Ne yese doymuyor daha başkasını, farklısını istiyor. Bu da nefistir zaten. "Nefis bir ateş gibidir, ne kadar beslersen o kadar büyür" sözünü hatırlamışsınızdır.

Bu konuyu "normal" görmek en mantıklısı :) Çünkü her insan aynı şeyi yapıyor, hissediyor.

Peki bir insan elindekilerinle yetinip mutlu olamaz mı?
İşte asıl soru bu olmalı.

Bence insan mutlu olur. Ama her zaman mutluluğun süresi kısadır. Eğer hayatınıza gözden geçirirseniz bunu siz de anlarsınız. Mutlu anlar her zaman kısa sürer. Sanırım bu yukarıda telaffuz etmeye çalıştığım doymama arzusundan kaynaklanıyor. Belki mutlu olmaktan bile sıkılıyoruz :roll:

( böyle konular insanı deli eder biraz . Girdikçe daha da derine girersin. daha da kuytuya ve bilinmeze, bilinemeyene... bilemeyince de bulamayınca da ya sıkılıp bırakırsın yada kafaya takar stres yaparsın. )

Mutlu olmaya çalışmak mı mutlu olmak mı? Hangisini terchi ediyoruz? Hangisini tercih etmeliyiz?
ve en zor soru? Hangisi bizi mutlu kılar? :)


Peki ya cennet. Orada mutlu olabilecek miyiz? Sanırım bunun cevabı "evet".

Soruları cevaplamaya gerek kalmadı. Ve düşünmeye de..

Eğer mutlu olmak istiyorsan cennete girmelisin ;)
Bunun için ne yapman gerektiğini de Kur'an'dan ve hadislerden öğrenebilirsin.
Çok zor da birşey değil. Hatta bazen eğlenceli bile oluyor.
Özellikle şeytana karşı gelmek :)

Bir şeyi atladık burada.
"Aşk"ı.. bir bilinmez de kendileri oluyor. Belki mutluluğun bir kısmını da o sahiplenmiştir hı ne dersiniz ?
:)

neyse ben konuyu yeterince dağıttım. Kimse toplamaya çalışmasın. Toplayınca mutlu olabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun :) (bknz. 8. prf)

mutlu ve esen kalın :) tabi başarabiliyorsanız

30 Haziran 2007 Cumartesi

Benim Rengim Siyah


Benim rengim siyah.
Onca renk varken, mavi, sarı, kırmızı, yeşil varken neden siyah?
Çünkü siyah diğerlerinden farklıdır. Sıradan gözükür, göze çarpmaz ama asla gözüktüğü kadar basit değildir. Birkere tüm renkleri içinde bulunduran tek renktir siyah
Sarının rahatsız edici parlaklığını, kırmızının bencil cırtlaklığını, morun soğukluğunu egale edip yeşilin huzurunu,
beyazın sadeliğini benimseyip, lacivertin asaletini önplana çıkartan siyah benim siyahım.
siyah derindir. Herkes bakar ama herkes göremez siyah duygusunu.
Siyah, tüm renklerin başlangıcı ve sonudur, her zaman siyah kalacaktır. Siyah bana bu yazıyı yazdırandır.
Siyah, bu yazının, saçımın rengidir. Siyah her zaman karanlıktır. Ama içi aydınlıktır
siyahın.
Siyah benim rengim. Tenimin rengi değil ruhumun rengi.


Siyah insandır

6 Haziran 2007 Çarşamba

Siyah (2)

Benim rengim kömür gibi içi dışı kara bir siyah değil.
belki de gecenin, üzerine nizamice yerleştirilmiş, köyde daha bir güzel görünen, insanlara göz kırpan yıldızlara tamamamlayıcı bir arka plan olan gökyüzünün maviye çalan siyahı.
Belki de bir kara deliğin aşırı çekici ve adeta yutucu koyu siyahı.
Belki de uzayın o geniş ve sakin, karmaşadan uzak, havanın bile olmadığı dingin siyah.


5 Haziran 2007 Salı

İnsanoğlu burnunun ucunu göremez!

Şu dünya için yapılanlar,
bir gün kışın sona erip yazın geleceğini ve tüm buzları eriteceğini bile bile buzdan evler,saraylar, köşkler yapmak gibi.
İnsanlar yaptıklarının sel gibi bir felakete dönüşüp kendilerini yutacaklarını bimeliler....

30 Mayıs 2007 Çarşamba

Halet-i Ruhiye

Ben,
Kalbimi,
Sadakatten yapılmış sandığın içine koyup,
Sevgimle kilitleyip,
Onu ruhumun en ÖZEL yerine gömdüm
Ta ki sen gelip beni en mutlu insan yapana dek

10 Mart 2007 Cumartesi

ADA


Şu koskocaman denizde küçücük bir gemiyim ben. Bu büyük okyanusta yol almak ne kadar zormuş. Artık dümeni kullanmıyorum. Yelkenlerin hepsini açtım. Rüzgar nereden eserse oraya gider bu küçük, pek de sağlam olmayan gemi. Bazen dümene elimi atıyorum. Eğer Gemi içinden çıkılmayacak denizlere girerse. Kırıyorum hemen dümeni başka bir yola, başka bir maceraya atılıyorum.
Ben aslında o küçük adayı arıyorum. Onsuz yalnız, eksik olduğum; onun da bensiz ıssız olduğu o küçük ıssız adayı arıyorum. Aslında aramıyorum. Karşıma çıkmasını ümit ediyorum. Çünkü o adanın var olup olmadığı konusunda emin değilim. Belirsiz bir şeyi de aramak istemiyorum. Zaten varsa öyle bir ada çıkar karşıma elbet.
Ne olursa olsun sana söz veriyorun küçük ıssız adam. Seden başka hiçbir adaya yaklaşmayacağım. Fırtınalar çıksa da karşıma sığınmayacağım senden başka bir adaya. Hiçbir zaman ümidimi tüketmeyeceğim. İnanıyorum ki sen de diğer gemileri yaklaştırmayacaksın o küçük, dünyanın en güzel limanına. Sen de bekleyeceksin beni. Ben senden başka limana yanaşamam. Sen benim küçük, ıssız ve güzel adamsın...

8 Mart 2007 Perşembe

Kısaca

Dünya çok kalabalık...

2 Mart 2007 Cuma

Kısaca

Aşk, dokunmadan dokunarak hissedeceğindeb çok daha fazlasını hissetmektir.

28 Şubat 2007 Çarşamba

Kısaca

Bedenin aç kalırsa ölürsün, mezara girersin.
ruhun aç kalırsa diri diri gömülürsün!

21 Şubat 2007 Çarşamba

Kısaca

Kendi oluşturduğum gizemin içinde boğuldum.

13 Şubat 2007 Salı

Kısaca

Ben, insanların vücutlarını değil, ruhlarını okşarım.

9 Şubat 2007 Cuma

Kısaca

Doğru fayda sağlayan değil, insanı erdemli ve İNSAN yapandır.

5 Şubat 2007 Pazartesi

Kısaca

Hayat bir gündür. O da bugündür...

30 Ocak 2007 Salı

Kısaca

Erdem, İNSAN olmanın bedeli,
Hırs, İNSANlıktan çıkmanın nedeni,
Kin, Sevgiyi köreltmenin yolu,
Saygı, sevgiyi devamlı yolda tutmanın normu..
Dürüstlük ise İNSAN olabilmek için en büyük fırsattır.