10 Eylül 2008 Çarşamba

KONYA

Efsaneye göre bir zamanlar bu şehre Medüz denen bir canavar musallat olur. Zeus'un oğlu Perse, Medüz'ün başını keserek şehri kurtarır. Halk da, Perse'in bir heykelini şehrin meydanına diker. Bundan sonra, şehrin ismi heykel şehri demek olan "İkonium" olur.

İcconium,Tokonion,Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia,Kuniya ve nihayet Selçuklu döneminde Konya denilen, Mevlâna'nın Mekânı olarak da bilinen, geniş geniş yolları, samimi insanları, tarihî mekânları olan güzel şehir.



Konya çok eski yerleşim yerlerine sahip bir yer. M.Ö. 7000 yılından beridir pek çok medeniyete beşiklik etmiş.


Kimler geçmemiş ki Konyadan; Frigyalılar,Hititler, Lidyalılar, Romalılar, Persler, Büyük İslender...


Frigyalılardan sonra Konya Lidyalılar ve İskender'in istilasına uğramıştır. Daha sonraları Anadolu'da Roma hakimiyeti sağlanınca Konya İkonium olarak varlığını korumuş. ( MÖ 25 ).


7'inci yüzyılın başlarında Sasaniler, ortalarında da Emeviler tarafından işgal edilmiş olup, 10'uncu yüzyıla kadar Bizans eyaleti olarak varlığını sürdürmüş.


Uzun yıllar Roma İmparatorluğu'nun sömürgesi kalan Konya, M.S. 1077 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey tarafından Bizans'ın elinden alındı. Fethi kolay olmuş, Gevele Kalesi (Takkeli Dağ) kumandanı, kalenin anahtarını ve yöneticiler de yönetimini Selçuklulara bırakmış.




Daha sonra Haçlı Seferlerinin geçit yolu olan Konya'nın 1096 yılında Selçuklu başkenti olmasıyla "İslam-Türk Medeniyeti Tarihi" süresi için de başlangıç olmuş ve yüzyıllarca çevreye ışık saçmıştır. Konya şehrinin büyük bayındırlık etkinlikleri başlamış; medreseler, camiler, kütüphaneler, şifahaneler ve ilim yuvaları yapılmış.








Konya'nın fethi esnasında şehir, tıpkı bugünki gibi Alaeddin Tepesi ve civarında ve elbette bügünden farklı olarak dar bir alanda bulunuyordu. Pazar yerleri, hanlar, hammadde satan dükkanlar ile bunları işleyen sanatkarlar işlevlerini bu dar alanda yerine getirmişlerdir.



Konya 12. Yüzyılın ilk yarısında Sultan Alaeddin Keykûbat (1219,1236) devri ve sonrasında, Dünyanın ilim ve san'at merkezi özelliğini kazanmıştır. Türk-İslam Dünyası'nın her tarafından gelen bilim ve san'at adamları Konya'da toplanmışlardır.
Bahaeddin Veled, Muhyiddin Arabî, ve Mevlânâ Celaleddin Rûmî, Sadreddin Konevî, Şemsî Tebrizî, Kadı Burhaneddin, Kadı Siraceddin, Urmemi gibi bilgin, mutasavvıf ve filozoflar kıymetli eserlerini Konya'da hazırlayarak, dünyaya ışık tutmuşlardır. "Konya'nın Altın Çağı" denilebilcek bu özelliği, 12. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir.


Konya 1277 tarihinde Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından zaptedilerek Karamanoğulları devletinin egemenliğine geçmiştir. Karamanoğlu-Osmanlı çekişmeleri ile bir kat daha kötüye giderek yüzyıllar boyu sürecek olan karanlık günlerin devam etmesine neden olmuştur. Zaman içerisinde Konya'nın asıl halkı, bu kötü günleri tevekkül ile karşılamış; kaderinin bir gün ters döneceğine inanmış, kendi gelenek ve görenekleriyle yaşamayı kabullenmiştir.


Osmanlı Padişahlarından II. Murad 1442 tarihinde Konya'yı zaptederek Karamanlı hakimiyetine son vermiştir. Konya Osmanlı Devleti zamanında şöhret ve itibarını devam ettirmiştir. Osmanlı sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Mısır ve İran seferleri sırasında Konya'da konaklamıştır. Kanuni Sultan Süleyman İran, Murad IV ise Bağdat seferi sırasında Konya'da kalmışlardır.



Fatih Sultan Mehmet, 1470 yılında 4'üncü Eyalet olarak Karaman eyaletini kurmuş, merkezini de Konya şehri yapmıştır. 17'inci yüzyılda Karaman eyaletinin sınırları genişlemiş, Tanzimat döneminde de ismi değişerek Konya Eyaleti adını almıştır. Konya şehrinin nüfusu o tarihlerde 1.825 olup, Türkiye'nin 11'inci ve dünyanın da 69'uncu büyük şehriydi.


1648 yılında Evliya Çelebi Konya 'ya gelmiş ve Seyahatnamesinde geniş bir şekilde bahsetmiştir :"Konya; Batı sonundaki iki çatal dağların doğu eteğine yakın düz yerde, akarsulu, bağlı ve bahçeli bir şehirdir. Mamur suru vardır. Cenup tarafından ol dağların eteğinde Meram nam bahçeleri ve Mesiresi olup dağları şehre ve Merama , Nehirlere akar. Mezraları ve şehir bostanlarını suladıktan sonra şehrin ova tarafına bu suların ayağı inip bir göl olur. (Aslım Sazlığı) Bu göl dağları ihata eder ve bunun kalesini de Sultan Kılıçarslanı Selçuki taştan yapmıştır. Dar-ül Mülk-ü ve Taht-ı idi. Kendi sarayında bir büyük ıvan vardır. Sonra suru harabe yüz tutunca Sultan Alaedden-i Keykubad-i Selçuk-i ve ümarası tecdid edip taş ile handeğin dibinden yaptılar.Handeği yirmi, dıvarının yüksekliği 30 ziradır.(Arşın) Bu surun 12 kapısı olup herbirinin büyük kası şeklinde kuleleri vardır. Bunda imareti aliye bina ettiler. Suyu dağdan gelir. Anın için sur kapısında bir kubbe-i azime vardır. Hariçte üçyüz kadar lüle ab-ı cari olur. şehre münkasimdir. Turabının mahsülü penbe vesair hububat ve meyvalardır. Kamer-ed-din-i demekle maarif bir kayısı olur. Gayet latiftir. şehrin havası mutedildir. Ekseri bağları dağ tarafındadır. Bunda bir çeşit gök çiçek olur ki ona Debbağ Çiçeği derler. Tohumunu her sene sair mezruaf gibi ekip biçerler. Ve bununla debbağlar gök renkte gön ve sahtiyan yaparlar. Ve Rum şehirlerine ve Frengistana ihraç ederler. .... 792 Tarihinde Yıldırım Beyazıt Han Konya Kalesini fethetmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Tahriri üzre şimdi Karaman Eyaleti adı ile müstakil bir eyalet olup paşa makamıdır. Yedi sancağı vardır. Konya'nın mezhepleri hep hanefidir. Camilerin en eskisi içkaledeki Sultan Alaeddin Camidir. Bu içkale yüksek bir yerde olup mükellef ve mükemmel cephanesi ve topları vardır. Bu kalenin doğu ve şimal tarafları sahra ile bir gölceğizdir. Camiyi Sultan Süleyman iki minareli ve geniş haremlidir. Mescidleri çoktur. Medreselerinin en meşhuru Nalıncı Medresesidir. II.Darülkurra 3 Dar-ül Hadisi, 170 Sıbyan Mektebi, 40 Tekkesi vardır. çeşmesi çoktur. 300 'ü geçen sebilleri 11 Dar-ül Ziyafesi, 300 kadar bağlı bahçeli sulu suvatlı büyük saraylar vardır ki paşa sarayı pek meşhurdur. 26 Bekar Hanı, bir Bedesten, 1.900 dükkanı vardır. Konya ’nın helvacı, berber civanları, külahçıları, terzileri ve kuyumcuları meşhurdur. 20 kadar hazik doktorları vardır. Ahalisi hep Türk 'dür. 9.000 kadar bağ ve bahçesi vardır. Güzel sesli kuşlarının ötüşleri insana taze hayat verir. Konyalılar ehl ve iyalleri ile sekiz ay Meram 'da oturup zevk-ü sefa ederek felekten gam alır."


İstiklal Savaşı yıllarında da Konya üzerine düşen görevi yapmış, Batı Cephesi Karargahı Akşehir'de kurulmuştur.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra, Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ise de, 20 Mart 1920 tarihinde işgalden tamamen kurtarılmıştır.

Hiç yorum yok: